SUÇUN NİTELİKLİ HALİNİN BAĞLILIK KURALI KAPSAMINDA AZMETTİRENE SİRAYETİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARI İNCELEMESİ: YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2022/42, K. 2022/574 SAYILI KARARI

BAĞLILIK KURALI

SUÇUN NİTELİKLİ HALİNİN BAĞLILIK KURALI KAPSAMINDA AZMETTİRENE SİRAYETİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARI İNCELEMESİ: YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2022/42, K. 2022/574 SAYILI KARARI

REVIEW OF THE DECISION OF THE COURT OF JUDICIARY REGARDING THE ATTRIBUTE OF THE OFFENCE TO THE INSTIGATOR WITHIN THE SCOPE OF THE RULE OF DEPENDENCY: DECISION OF THE CRIMINAL GENERAL ASSEMBLY OF THE JUDICIARY NUMBERED E. 2022/42, K. 2022/574

Ahmet Can DULDA*

ÖZET

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan suçlar tek fail esas alınarak düzenlenmiştir. Ancak bir suçun birden fazla fail ya da suç ortağı ile işlenmesi de mümkündür. Bir kişi tarafından işlenen bir suçun birden fazla kişinin bir araya gelerek işlemesi durumunda iştirak söz konusu olmaktadır. Kanunda suça iştirak halleri faillik ve şeriklik olarak düzenlenmiştir. Kanun şeriklik türü olarak azmettirme ve yardım etmeyi düzenlemiştir. Suçla doğrudan temasta olmayan şeriklerin sorumluluğuna gitmeyi bağlılık kuralı sağlamaktadır. Öğretide cezaları ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenler, fiili ve şahsi nedenler olarak ikiye ayrılmaktadır. Cezaları ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin fail ve şerik arasındaki sirayeti hakkında, öğretide ve Yargıtay kararlarında farklı görüşler mevcuttur.

Anahtar Kavramlar: İştirak, Bağlılık kuralı, Azmettirme, Yardım etme, Şerik

ABSTRACT

The offences in the Turkish Penal Code are regulated on the basis of a single perpetrator. However, it is also possible to commit an offence with more than one perpetrator or accomplice. In the event that an offence committed by one person is committed by more than one person coming together, participation is in question. The law regulates the forms of participation in an offence as agency and complicity. The law regulates instigating and assisting as types of complicity. The rule of dependency provides for the responsibility of the accomplices who are not in direct contact with the offence. In the doctrine, aggravating and mitigating factors are divided into two as actual and personal factors. There are different opinions on the circulation of aggravating and mitigating circumstances between the perpetrator and the accomplice in the doctrine and in the decisions of the Court of Cassation.

Keywords: Participation, Rule of subordination, Instigation, Assistance, Sharik

GİRİŞ

Türk Ceza Kanunu’nda şeriklik türü olan azmettirenin ve yardım edenin sorumluluğuna gitmemiz sağlayan yegâne yol bağlılık kuralıdır. Suç ile doğrudan teması olmayan şeriklerin sorumluluğu bağlılık kuralı sayesinde meydana gelmektedir. Fail ve şerikler arasında sirayeti sağlayan bağlılık kuralı, cezayı ağırlatıcı ve hafifletici nedenlerin bulunması durumunda sorumluluğu ne şekilde doğuracağı hususunda birtakım görüş ayrılıkları mevcuttur.

Öğretide çoğunluk, cezayı ağırlatıcı ve hafifletici nedenlerin bulunmasının sirayetini incelerken şahsi ve fiili neden ayrımı yapmaktadır. Bizde kısaca bu ayrıma değinerek Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bağlılık kuralı çerçevesinde vermiş olduğu karar hakkında değerlendirmelerde bulunup görüşlerimizi paylaştık.

  1. OLAY

X kişisi babasından gördüğü şiddet nedeniyle Y ve T’ye babasını öldürmeleri amacıyla 20.000 TL teklif etmiştir. X, Y ve T bir plan yaparak uygun bir zaman belirlemiştir. Plan yapılan günün gecesi X’in evinin önünde Y ve T, X’in babasını tüfekle vurarak öldürmüştür.

  1. ÇÖZÜLMESİ GEREKEN HUKUKİ SORUN

Karara konu teşkil eden olaydaki hukuki sorun şudur:

X hakkında, TCK’nın 38/1 maddesi delaletiyle 82/1-a-d maddeleri uyarınca mı yoksa TCK’nın 38/1 maddesi delaletiyle 82/1-a maddesi uyarınca mı hüküm kurulması gerekmektedir?

  1. MERCİ ÇÖZÜM ŞEKİLLERİ

Yerel mahkeme X hakkında TCK’nın 38/1. maddesi delaletiyle 82/1-a-d, 62 ve 53. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 15.06.2021 tarih ve 4542-10614 sayılı karar ile ilk derece mahkemesi hükmünün onanmasına oy çokluğuyla karar vermiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.9.2021 Tarih ve 77792 sayılı itirazı ile; X’in TCK m. 38, 82/1-a ve 62. Maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiğini belirtmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bağlılık kuralı gereğince, azmettirenin sorumluluğu failin filline bağlı olup, işlenen suçun cezası ile cezalandıracağından TCK’nın 82/1-d maddesinin uygulanması olanağının bulunmadığı, TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında asıl faillerin müştereken işledikleri tasarlayarak kasten öldürme suçu nedeniyle, TCK’nın 38/1. maddesi delaletiyle 82/1-a maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğini belirtmiştir.

  1. DEĞERLENDİRME VE GÖRÜŞLERİMİZ

İlgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı hakkında görüşlerimizi belirtmeden önce aşağıda belirtilen birtakım kavramlara değinmekte fayda görüyoruz.

  1. Faillik

Fail, Kanunda yer alan tipik fiili gerçekleştiren kişidir. Kanunda gösterilen tipik fiiller, çoğunlukla tek kişi tarafından işlenebileceği göz önüne alınarak düzenlenmiştir. Ancak bazı suçlar ancak birden çok failin katılımıyla işlenebilir. Öğretide zorunlu iştirak hali olarak adlandırılan bu durum kendi içinde yakınsama ve karşılaşma suçları olarak ikiye ayrılmaktadır.[1] Yakınsama suçlarında tipik eylemin işlenişine katılan kişiler aynı yönde ve amaçta hareket etmektedirler. Örneğin suç işlemek amacıyla örgüt kurulması yakınsama suçlarına bir örnektir. Karşılaşma suçları, suçun işlenişine katılanlar aynı amacın gerçekleşmesini amaçlarken farklı yönlerden hareket etmekte ve tipikliğin gerçekleşmesine katkıları farklı nitelik taşımaktadır.[2] Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçu, rüşvet vb. suçlar karşılama suçlarıdır.

            Müstakil fail, kanunda yer alan tipikliği tek başına gerçekleştiren kişidir. Müşterek faillik ise, birden fazla kişinin birlikte suç işleme kararı kararıyla hareket etmesi ve kanunda yer alan tipik fiili işlemesidir. Müşterek faillik için birlikte suç işleme kararının ve fiilin birlikte icrasına bir katkının olması gerekmektedir.[3]

            Dolaylı faillik, suçun işlenmesinde başkasının araç olarak kullanılması nedeniyle kişinin sorumlu tutulmasıdır (TCK m. 37/2). Aslında dolaylı faillikte tipik hareketi gerçekleştiren kişi cezai anlamda kusurlu bulunmamaktadır.[4] Dolaylı fail görünürde suçu işleyen kişiyi araç olarak kullanmak suretiyle tipik hareketin gerçekleşmesini sağlamaktadır.

  • Şeriklik

Suç tipinde gösterilmemiş hareketi gerçekleştiren veya suçun işlenişine olan katkıları tek başına kanundaki tipikliğe uygun olmayan kişiler ‘şerik’ olarak adlandırılır. Şeriklik, ceza hukuku sorumluluğunu genişletmektedir.[5] Şerikler, gerçekleşen tipikliğe yaptıkları katkı nedeniyle sorumlu olmaktadır. Eğer faillik yoksa şeriklik de bulunmayacaktır.[6] Yardım etme (TCK m. 39) ve azmettirme (TCK m. 38) olarak iki şeriklik türü Kanunda düzenlenmiştir. Şeriklerin sorumluluğuna ancak bağlılık kuralı aracılığı ile gidilmektedir.[7]

  1. Azmettirme

Azmettirme, suç işleme kararı bulunmayan bir kişiye suç işleme kararı verdirerek kanundaki tipikliğin gerçekleştirilmesinin sağlanmasıdır.[8] Dolayısıyla ancak kasten işlenebilen suçlara azmettirmek mümkündür. Kanun koyucu azmettirmeyi TCK m. 38’de düzenlemiştir. Buna göre; başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılacaktır. Azmettirenin cezalandırılabilmesi için failin suçun icra hareketlerine başlamış olması gerekmektedir.

TCK m. 38/2’de ise azmettirmenin ağırlatıcı sebepleri düzenlenmiştir. Buna göre azmettirici, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuzu kullanıyorsa ya da çocukları suça azmettiriyorsa ceza artırılarak verilecektir.

Azmettirenin ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortaklarının cezalarının indirilebileceği hususu TCK m. 38/2’de düzenlenmiştir. Bu hükümle birlikte fail ve diğer suç ortakları arasındaki çatışmadan faydalanılmak istenmiştir.[9]

Neticesiz kalmış azmettirme teorik olarak cezalandırılmayacaktır.[10] Ancak Kanunda neticesiz kalmış azmettirmenin cezalandırılacağı özel olarak düzenlenmiş suç tipleri bu durumun istisnasını teşkil etmektedir.

  • Yardım Etme

Bir diğer şeriklik türü de ‘yardım etme’dir. Yardım etme, kanunda tanımlanan tipik hareketi gerçekleştiren kişiye kasten destek olunmasını ifade etmektedir.[11] Ancak kasten işlenebilen suçlara yardım eden olarak katılabilmek mümkündür. Yardım etme, müşterek faillikten fiil üzerinde hakimiyet bulunmaması noktasında ayrılmaktadır.[12] Yardım etme gerek Alman hukukunda gerekse Türk hukukunda maddi ve manevi yardım olarak incelenmektedir.[13] Manevi yardım, failin suç işleme kararını kuvvetlendirmek ve desteklemektir. Manevi yardım halleri TCK m. 39/2’de sayılmıştır. Buna göre; suç işlemeye teşvik etmek, suç işleme kararını kuvvetlendirmek, fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek manevi yardım halleridir.

Fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak ve suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak da maddi yardım halleridir.[14] Faillik ve azmettirme kapsamına girmeyen her türlü katkı yardım etme olarak değerlendirilebilir.[15]

  • Bağlılık Kuralı

Şerikler, kanunda tarif edilen haksızlıkla birebir teması olmayan kişilerdir. Ancak bu kişilerinde mevcut haksızlık nedeniyle sorumlu tutulabilmeleri gerekmektedir.  Şeriklerin meydana gelen haksızlıktan doğan sorumlulukları ancak bağlılık kuralı sayesinde mümkündür. [16]Şerik, faille olan şahsi bağlantısı ve bağlılık kuralı nedeniyle sorumluluk altına girmektedir.[17]

Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden fazla kişinin bir araya gelerek işlemesi durumunda ‘iştirak’ durumu söz konusu olmaktadır. İştirak ve bağlılık kuralı ceza hukuku sorumluluğunu genişletmektedir.[18] Bağlılık kuralı uyarınca eğer fail bir suç işlememişse suç ortağından da söz edilemeyecektir.[19] Örneğin X kişisi Z’ye Y’nin evini soyması halinde kaçmasına yardım edeceğini taahhüt etmiştir. Z kişisi Y’nin evine doğru giderken vicdanı olarak kendini rahatsız hissetmiş ve evi soymaktan vazgeçmiştir. Z’nin işlemiş olduğu herhangi bir suç mevcut olmadığı için bağlılık kuralı gereği X’in de sorumluluğu doğmayacaktır. Bu örnek aynı zamanda dar anlamda fail anlayışının bir yansıması olarak kabul edilebilir. Zira dar anlamda fail anlayışına göre, suç tanımında yer alan fiili gerçekleştirmeyen kişi fail olarak kabul edilmez.[20] Dar fail anlayışının kabul edildiği sistemlerde faillik asli nitelik taşırken şeriklik tali nitelik taşımaktadır.[21]

Bazı suç tipleri ancak kanuni tarifte belirtilen kişiler tarafından işlenebilmektedir. Örneğin zimmet, görevi kötüye kullanma gibi suçlar ancak kamu görevlileri fail konumunda olabilir. Bu tür suç tiplerine ‘özgü suçlar’ adı verilmektedir.[22] Kanunun aradığı niteliğe sahip olmayan kişiler bu suç tiplerinde ancak şerik olarak sorumlu tutulabilirler. TCK m. 40/2’de de bu husus özel olarak düzenlenmiştir. Özgü suçlar kendi içerisinde gerçek ve görünüşte özgü suçlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Gerçek özgü suçlar, kanunda tanımlanan suçun ancak özel faillik niteliği taşıyan kişi tarafından işlenebilmesidir. Görünüşte özgü suçlarda ise suçun temel şekli herkes tarafından işlenebilirken nitelikli halinin işlenebilmesi özel faillik gerektirmektedir.[23]

Suçun kurucu unsurlarından olmayan ancak suçun daha ağır veya daha hafif sayılmasını gerektiren durumlar mevcuttur. Suça etki eden bu nedenler, filli ve şahsi nedenler olarak ikiye ayrılmaktadır.[24] TCK m. 61/4’te suça etki eden haller, nitelikli hal olarak isimlendirilmiştir. Suçun temel şeklini değiştirmeyen ancak suçu işleniş şekli, zamanı ve kullanılan araçlar gibi etkenlerin bulunduğu durumlarda suça etki eden fiillerin var olduğu kabul edilir. Şahsi nedenler ise fail veya şerikin şahsından kaynaklanan nedenlerdir.[25]

Cezanın hafifletilmesini sağlayacak fiili nedenler bütün suç ortakları hakkında uygulanacaktır. Cezanın ağırlaşmasına sebep olan fiili nedenler mevcut olduğunda ise söz konusu nedenler bilinmek şartıyla bütün şeriklere uygulanacaktır.[26]

Cezayı hafifleten şahsi nedenin bulunması durumunda ancak şahsında bu neden bulunan kişinin bu durumdan faydalanabilmesi gerekmektedir. Cezanın ağırlaşmasına sebep olan şahsi sebepler konusunda öğretide tartışma bulunmaktadır. Kanunda bu konuda bir açıklık bulunduğu yadsınamaz bir gerçekliktir.[27] Kanaatimizce, şahsi ağırlatıcı sebepler failde bulunuyorsa ve şerikler bu durumu biliyorsa[28], şahsi nedenin tüm suç ortaklarına uygulanması gerekir. Şeriklerde bulunan şahsi ağırlatıcı neden diğer ortaklara sirayet etmeyecektir.

SONUÇ

Mevcut olayımızda, azmettirici olan ve maktul ile arasında altsoy/üstsoy ilişkisi bulunan X’in hukuki durumunun tayini tartışma konusu olmuştur. Yukarıda da detaylıca izah edildiği üzere ağırlaştırıcı nedenlerin sirayeti üzerine öğretide görüş birliği bulunmamaktadır. Yargıtay’ın da bu hususta farklı kararlarına rastlamak mümkündür.[29] Nihayetinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu önüne gelen bir olayla kurul, şerik özelinde ağırlaştırıcı neden olmasına rağmen bağlılık kuralı gereği azmettiricinin işlenen fiil ile sorumlu olacağı belirtilmiş ve TCK m. 82/1-a’nın uygulanacağını oy çokluğu ile kabul etmiştir.

            Yukarıda da izah ettiğimiz üzere şeriklerde bulunan ağırlaştırıcı nedenlerin faile sirayeti, eğer ağırlaştırıcı neden bilinmiyorsa, kanaatimizce mümkün değildir.[30] Mevcut olayımızda da azmettirici ve failler günler öncesinde plan yaparak ilgili suçu işlemişlerdir. Buradan failler hakkında, şerik ile maktul arasındaki altsoy/üstsoy ilişkisini bildikleri sonucuna rahatlıkla varılabilir. Hiç şüphesiz bir kimsenin bir başka kimseyi üstsoyundan birini öldürtmeyi azmettirmesi ile üçüncü bir kişiyi öldürtmek için azmettirmesi aynı haksızlık içeriğine sahip olmayacaktır. Bu haksızlık içeriğinin farklı oluşu dışarıdan üçüncü kimseler tarafından da çok rahatlıkla tayin edilebilir. Bu nedenle faillerin işledikleri fiilin haksızlık içeriğinin üçüncü bir kimseye karşı işleyecekleri fiilden daha fazla olduğunu bildikleri kabul edilip failler hakkında, TCK m. 82/1-d’den hüküm kurulması gerekmektedir. Aynı zamanda azmettirici olan X hakkında da TCK m. 82/1-d’den hüküm kurulmasının daha yerinde olacağı kanaatindeyiz.

            Haksız tahrikten faillerin yararlanması mümkün değildir. Zira haksız tahrik, kusur üzerinde etki meydana getirir. Ancak cezaların üzerinde fiili veya şahsi bir neden değildir. Bu sebeple X nezdinde haksız tahrik indirimi mümkün olabilecekken şerikler hakkında haksız tahrik indirimi söz konusu olmayacaktır.

KAYNAKÇA

Akbulut B, Bağlılık Kuralı, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, 14 (1), 167-214

Demirbaş T, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 18. Baskı, Seçkin Yayıncılık, 2023

Demirel M, Alman Hukukuyla Karşılaştırılmalı Yardım Etme Hareketleri, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, 2017, 5 (2), 119-161

Demirel M, Suça İştirakte Bağlılık Kuralı, On İki Levha Yayınları, 2017

Demirel M/Kartal M, Ceza Hukukunda Suça Azmettirme Hareketi: Suça Sevk Etme, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, 2019, 21 (Özel Sayı),457-490

Kaymaz S, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanuna Göre İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Nitelikli Hallerin Diğer Suç Ortaklarına Geçişi Sorunu, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2012, 16 (2), 117-167

Koca M/Üzülmez İ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, 2023

Özbek V Ö/Doğan K/Meraklı S/Bacaksız P/Başbüyük İ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,14. Baskı, 2023

Özen M, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İştirak Kurumuna Bakışı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2007,70, 239-253

Özgenç İ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16. Bası, Seçkin Yayıncılık, 2020

Özgenç İ, Türk Ceza Hukuku Mevzuatı Cilt 1, Seçkin Yayıncılık, 31. Bası, 2023

Pehlivan A, Bağlılık Kuralı Kapsamında Nitelikli Hallerin Suç Ortaklarına Etkisi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,2023, 8 (2), 573-608

Şahin M E, İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Suça Etki Eden Nedenlerin Şeriklere Sirayeti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015, 64 (3), 637-686

Temiz B S, İştirak Hükümleri Açısından Bağlılık Kuralı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016, 65 (4), 2487-2512

Tokdemir S, Ceza Hukukunda Zincirleme Azmettirmeye Teşebbüs, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023, 1 (1), 23-74

Yeşil E, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, 2015, 3 (2), 95-101

KARARLAR

YCGK, E. 2012/1321, K. 2013/283, T. 4.6.2013

YCGK, E. 2013/355, K. 2013/456, T. 19.11.2013

YCGK, E. 2015/606, K. 2016/324, T. 27.9.2016

YCGK, E. 2014/727, K. 2018/99, T. 13.3.2018

YCGK, E. 2018/271, K. 2022/227, T. 31.3.2022


*Avukat, Ankara Barosu, Ankara, Türkiye, e-posta: ahmet-142@hotmail.com

ORCID: 0000-0001-7616-3277

[1] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 536

[2] Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 18. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2023, s. 539

[3] Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, Ankara, 2023, s. 454; Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Serkan Meraklı/Pınar Bacaksız/İsa Başbüyük, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler,14. Baskı, Ankara, 2023, s. 540-541; “…müşterek faillik için “failler arasında birlikte suç işleme kararı olması” ve “suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması” şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.” YCGK, E. 2012/1321, K. 2013/283, T. 4.6.2013

[4] Mustafa Özen, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İştirak Kurumuna Bakışı, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2007,70, 239-253, s. 245

[5] Özgenç, 539

[6] Özbek/Doğan/Meraklı/Bacaksız/Başbüyük, 544

[7] Özgenç, 539

[8] Suç işleme kararını önceden vermiş bir kişiyi azmettirmeden söz edilemez. Muhammed Demirel/Melik Kartal, Ceza Hukukunda Suça Azmettirme Hareketi: Suça Sevk Etme, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş Tezcan’a Armağan, 2019, 21 (Özel Sayı),457-490, s. 463; Azmettirmeye teşebbüs söz konusudur. Özgenç, 573; Azmettirme başlı başına bir haksız fiil olduğu için cezalandırılmalıdır. Sercan Tokdemir, Ceza Hukukunda Zincirleme Azmettirmeye Teşebbüs, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023, 1 (1), 23-74, s. 36; “…Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önce suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme olmayacak, artık manevi yardım olabilecektir. Azmettirenin kasten hareket etmesi gerekmekte olup bu kastın, failde belli bir suçu işleme hususunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması zorunludur. Ancak eylemin yer ve zamanının veya eylemin işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.” YCGK, E. 2013/355, K. 2013/456, T. 19.11.2013

[9] Özbek/Doğan/Meraklı/Bacaksız/Başbüyük, 547

[10] Özgenç, 575; “…Yerel mahkemece, delillerin değerlendirilmesine ilişkin gerekçe kısmında; sanığın, kasten öldürme suçunun kendisi tarafından işlendiğine ilişkin delillerin toplanmadığı aşamada, olay hakkında en ince ayrıntısına kadar bilgi vermesinin nedeninin yaşadığı pişmanlık olduğu, TCK’nun 38/3. maddesinden yararlanmak için bu şekilde ifade verdiğinin kabul edilemeyeceğinin belirtilmesine, yine sanık hakkında hükmolunan cezadan TCK’nun 38/3. maddesi gereğince indirim yapılmasına ilişkin olarak da; suça azmettirenin belli olmadığı bir aşamada beyanları ile azmettirenin kim olduğunun ortaya çıkmasını sağladığının dayanak gösterilmesine rağmen, suç tarihi itibarıyla sabıkası olmayan, fiilden sonra maktul …’ı öldürdüğüne ilişkin hakkında somut bir delil bulunmadığı aşamada olayı ayrıntılı biçimde anlatarak kendi suçu ile birlikte diğer sanık …’nin suçunu ortaya çıkaran, yargılama aşamasında da aynı tutumunu devam ettiren ve herhangi bir olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan ve bu nedenle hakkında TCK’nun 62. maddesinin uygulanması gereken sanık hakkında, yerel mahkemece; “…tüm delil ve bulgulardan zaten olayın tamamıyla aydınlık kazandığı, sanık …’un cezai indirimden yararlanma düşüncesiyle yargılama sırasında bu davranışları sergilediği, soruşturma evresinden yargılamanın sonucuna kadar olan tutum ve davranışları dikkate alındığında ve sanık …’ın olay öncesinde ….’nun kendilerine ‘bir olay olursa siz vurursunuz, ben size cezaevinde bakarım’ dediğini ifade etmesi de nazara alındığında, cinayet işleme konusunda önceden var olan iradesini ortaya koyduğu, sanığın suç işleme hususundaki eğilimi, bulunduğu sosyal konumu, olayla ilgisi olmayan masum bir insanı silahla sebepsiz yere öldürmüş olması, maktulü öldürmesi için verilen talimat doğrultusunda, ….ile birlikte hareket ederek maktulü tenha bir yere götürmesi ve her an bir insan öldürmede kullanılabilecek ruhsatsız tabancanın bulundurulması, sanığın maktulü öldürme konusundaki kararlılığı, soğukkanlılıkla eylemi gerçekleştirip evine gitmesi ve silahı saklaması, yanında çalıştığı kişi için tetikçilik yapması, sanığın tereddüt etmeden eylemini sonuçlandırması, suç işlenmesinin önlenmesi ve ceza adaletinin tam ve eksiksiz olarak sağlanması, sanığın pişman olduğu yönünde dosyaya yansıyan bir durumunun olmadığının gözlenmesi, hak ve nesafet kuralları ve sanığın duruşmadaki hali de dikkate alınarak” şeklinde dosya kapsamı ile örtüşmeyen, çelişki içeren ve yeterli olmayan gerekçeyle TCK’nun 62. maddesinin uygulanmaması isabetli değildir.” YCGK, E. 2015/606, K. 2016/324, T. 27.9.2016

[11] Özgenç, 577

[12] Özbek/Doğan/Meraklı/Bacaksız/Başbüyük, 551; Koca/Üzülmez, 507; “…Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme” yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır” YCGK, E. 2014/727, K. 2018/99, T. 13.3.2018

[13]Muhammed Demirel, Alman Hukukuyla Karşılaştırılmalı Yardım Etme Hareketleri, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, 2017, 5 (2), 119-161, s. 122

[14] Koca/Üzülmez, 509; Özgenç, 578

[15] Koca/Üzülmez, 507; “…Hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen …’in, 29.06.2011 tarihinde amcasının oğlu … …’i kasten öldüren maktulü öldüreceğini, olaydan yaklaşık bir yıl kadar önce yakın akrabalarına ve arkadaşlarına söylemesi, … …’in ölüm haberini yayınlayan bir yerel haber sitesinin okuyucu yorumları bölümüne, 24.11.2011 tarihinde maktulü öldürme niyet ve kararını hiçbir sakınca görmeksizin açıkça yazarak dışa vurması, olaydan önce bu suçu işlemek maksadıyla tabanca tedarik etmesi, maktulü öldürme fikrini başkalarının uyandırmasına gerek kalmadan, suç işleme kararını tek başına alması ve olay günü maktulü tasarlamak suretiyle kasten öldürmesi hususları ile azmettirmeden bahsedebilmek için, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasının gerekmesi, kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirmenin değil, artık TCK’nın 39/2. maddesi kapsamında manevi yardımın söz konusu olacağına ilişkin yerleşik içtihat hükmü birlikte değerlendirildiğinde; sanıklar …, … ve …’in, olaydan aylar önce maktulü öldürme kararını tek başına alarak bu suç kararında sebat ve ısrar eden inceleme dışı sanık …’e, maktulün kaldığı cezaevinden diş tedavisi için sevk edileceği hastane ve sevkin yapılacağı gün ve saati, infaz koruma başmemuru …’a maddi menfaat temin etmek suretiyle öğrenip kendisine bildirilmesi şeklinde gelişen eylemlerinin, Kanun’da suç işleme kararını kuvvetlendirme, fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etme, suçun nasıl işleneceği hususunda yol gösterme, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırma şeklindeki seçimlik hareketleri de içeren suça yardım kapsamında kaldığının kabulü gerekmektedir.” YCGK, E. 2018/271, K. 2022/227, T. 31.3.2022

[16] TCK m. 40 gerekçesi şu şekildedir; “Bağlılık kuralı, suç ortaklarından bazılarında faillik için aranan şartların bulunmaması halinde, bu kişilerin işlenen suçtan sorumluluğunu sağlamaktadır. Böylece; suçun işlenişinde hakimiyet kuramadığı veya özel faillik niteliğini taşımadığı için fail olarak sorumlu tutulamayan bir suç ortağı, bağlılık kuralı sayesinde, gerçekleşen suçtan sorumlu tutulabilmektedir.

Bağlılık kuralının gereği olarak diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilmesi için, failin işlediği fiilin kasten işlenmesi ve hukuka aykırı olması gerekir ve yeterlidir. Failin bu fiil nedeniyle ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Yine, cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran kişisel nedenler, ancak ilgili suç ortağı açısından hukuki sonuç doğururlar.” İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Mevzuatı Cilt 1, Seçkin Yayıncılık, 31. Bası, Ankara, 2023, s. 194

[17] Özgenç, 586

[18] Seydi Kaymaz, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanuna Göre İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Nitelikli Hallerin Diğer Suç Ortaklarına Geçişi Sorunu, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2012, 16 (2), 117-167, s. 121

[19] Ali Pehlivan, Bağlılık Kuralı Kapsamında Nitelikli Hallerin Suç Ortaklarına Etkisi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,2023, 8 (2), 573-608, s. 580

[20] Pehlivan, 580

[21] Berrin Akbulut, Bağlılık Kuralı, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, 14 (1), 167-214, s. 176

[22] TCK m. 40’ın gerekçesi; “Özel faillik niteliğinin arandığı suçlarda, ancak bu niteliğe sahip olan kişiler fail olabilir. Örneğin zimmet suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Özel faillik niteliğini taşımayan kişiler, özgü suça iştirak etmeleri halinde, ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu olur. Sadece özel faillik niteliğine sahip olmak, özgü suçun faili olarak sorumluluk için yeterli olmayabilir. Bunun için, özel faillik niteliğinin yanı sıra, ayrıca fiil üzerinde hakimiyet kurulması gerekir. Örneğin resmi belgede sahtecilik suçunun işlenişine iştirak eden kamu görevlisi kişileri, bu suçun nitelikli şekli açısından müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmeleri için, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, ayrıca belgede sahtecilik fiili üzerinde ortak hakimiyet kurmaları gerekir. Azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk için, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir. Bu sonuç, bağlılık kuralının niceliksel etkisinden çıkarılmaktadır.” Özgenç, mevzuat, 194

[23] Akbulut, 184

[24] Meral Ekici Şahin, İştirak Halinde İşlenen Suçlarda Suça Etki Eden Nedenlerin Şeriklere Sirayeti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015, 64 (3), 637-686, s. 652; TCK m. 40 gerekçesinde bu ayrım eleştirilmektedir. Şöyle ki; “Hükümet Tasarısında, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda olduğu gibi, “kişisel ağırlatıcı nedenlerin” ve “fiili ağırlatıcı nedenlerin şeriklere uygulanması” hükümlerine yer verilmiştir. Bu hükümler, bağlılık kuralının henüz bilinmediği 19. Yüzyıl ceza hukuku düşüncesinin ürünü olarak kanuna konmuştur. Bağlılık kuralına metinde yer verildikten sonra, bu hükümlerin korunmasına gerek kalmamıştır. Kaldı ki, “ağırlatıcı neden”lerin kişisel veya fiili olarak ayrıma tabi tutulması bilimsel olmadığı için, uygulamada duraksamalara ve çelişkili kararlara neden olmaktadır. Belirtilen nedenlerle, Hükümet Tasarısının 43. ve 44. Maddeleri hükümleri metinden çıkarılmıştır.” Özgenç, mevzuat, 195

[25] Şahin, 654

[26] Şahin, 667

[27] Aksi görüş için bkz. Muhammed Demirel, Suça İştirakte Bağlılık Kuralı, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2017, s. 515

[28] Bilgehan Savaşçı Temiz, İştirak Hükümleri Açısından Bağlılık Kuralı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016, 65 (4), 2487-2512, s. 2510

[29] Yargıtay 1. Ceza Dairesi bir kararında; “ Sanık Mehmet Cabbar’ın, kızı Ebru’yu öldürmesi için sanık Şehmuz’u azmettirdiği, sanık Şehmuz’un bıçakla Ebru’ya vurarak öldürmeye teşebbüs ettiği olayda, sanık Şehmuz ile mağdure arasında akrabalık bağı bulunmadığı 5237 sayılı TCK’nın 40/2 madde hükmüne göre TCK 82/1-d maddesinin uygulanamayacağı gözetilmeksizin, TCK 81 maddesinin uygulanması gerektiğinden hükmün bozulmasına. Sanık Mehmet Cabbar TCK 82/1-d ve 35 maddeleri gereğince cezalandırılmıştır.” Yargıtay 1. CD, E.2007/9263, K. 2008/6219, T. 23.8.2008; Karar için bkz. Eyüp Yeşil, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, 2015, 3 (2), 95-101, s. 100

Yargıtay bir başka kararında aksi yönde karar vermiştir. Karar gerekçesi şu şekildedir; “Sanık Faysal’ın babaannesini öldürmeye azmettirme, sanık Kemal’in babaannesini öldürme, sanıklar Ömer ve Serkan’ın bu suça yardım suçlarından kurulan hükümlerde; sanıkların eylemi olay tarihinden haftalar önce kararlaştırdıkları, yaptıkları planı sebat ve ısrarla uygulamaya koydukları, tasarlanan eylem ile icrası arasında geçen sürede kararlarından vazgeçmedikleri anlaşılmakla, suç vasfında kazanılmış hak olmayacağı da gözetilerek, eylemlerine uyan “5237 sayılı TCK.nun 82/1-d” maddesine aynı maddenin “a” bendinin de eklenmesine karar verilmesi suretiyle” hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.” Yargıtay 1. CD, E. 2009/6225, K. 2009/6198, T. 21.10.2009; Karar için bkz. Kaymaz, 144

[30] Bkz. Bağlılık kuralı, 5

Yazar: Av. Ahmet Can DULDA (LL.M.)

Mesajlaşmaya Geç
Bize Ulaşmak İçin Tıklayın!
Merhaba, nasıl yardımcı olabiliriz?