EK BİLİRKİŞİ RAPORUNA BEYAN DİLEKÇESİ-İŞVERENLER ARASI ORGANİK BAĞ HUSUSU

Bir işletmeyi devreden ve devralan arasındaki organik bağ hususuna Yargıtay’ın bakış açısıyla değerlendirdiğim. 12 farklı Yargıtay kararı içeren örnek bir dilekçe;

                                                        ……………İŞ MAHKEMESİNE

DOSYA NO           :

DAVALI                 :

VEKİLLERİ             :

DAVACI                 :

VEKİLİ                    :

KONU                   : Ek Bilirkişi Raporuna Beyan ve İtirazlarımızdır.

AÇIKLAMALAR:

1-Tarafımıza ….. tarihinde tebliğ edilen bilirkişi raporunu kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü davalı şirketler…………..  arasında organik bağın var  olduğu kuşkusuzdur.

Davalılar arasında gayri resmi olarak akdedilen ticari işletmenin devri sözleşmesi gereiğince Davalı ……………ilinde kain tüm mağaza ve işletmelerin davalı ………………devredileği kararlaştırılmıştır.Bu nedenle her iki davalı şirket de davacı müvekkile ait hak ve alacaklardan müvekkile karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Yargıtayın da bu konuda emsal kararları olduğu göz ardı edilmemelidir.

 Davalı şirketler arasında alacaklılara ödeme yapmamak için muvazaalı bir şekilde bir devir işlemi gerçekleştirilmiştir. Uygulamada ve doktrinde “içi boş(paravan) şirket olarak adlandırılan bir şirkete gerçekleştirilen bu devir nedeniyle işçilerin alacakları(kıdem,ihbar v.s) ödenmemekte, müvekkilim ve diğer bir çok işçi mağdur edilmektedir. Davalı şirketlerin hali hazırda yerel mahkemelerde derdest olan davalarını göz önüne aldığımızda bu durum hiç de şaşırtıcı değildir. İş bu nedenlerden ötürü şirketler arası muvazaalı bir devrin varlığı ve aralarındaki organik bağ ilişkisinin açık olduğu düşüncesindeyiz.

2-Bu organik bağın varlığı yerel iş mahkemeleri (……………………………………………,) tarafından da kabul edilmiştir. Bu kararlarda ……………………….şirketlerinin müştereken ve müteselsilen sorumlulukları özellikle vurgulanmış ve aralarındaki organik bağa atıf yapılmıştır.

 Hakeza yerel mahkeme kararlarını göz önüne almadan da davalı şirketler arasında organik bağın var olduğuna Doktrin ve Yargıtay kararları ışığında da rahatlıkla ulaşılabilir.

Şirketler arası organik bağın varlığı hususuna kanun koyucu tarafından atıf yapılmasa da doktrin ve Yargıtay kararları ile muvazaalı devir yapan şirketler arasında organik bağın hangi koşullar halinde varolacağı belirlenmiştir.

3-Yargıtay tarafından geliştirilen kıstasları göz aldığımızda şu hususlar halinde organik bağın var olduğu kabul edilmiştir;

1. Borçlu şirkete ait bir kısım belgelerin davalı şirketin işyerinde bulunması,

 2. Borçlu şirket ile davalı şirket arasında devir ilişkisinin olması,

3. İki şirketin aynı merkezden idare edilmesi,

 4. Farklı şirketler kurularak, farklı tüzel kişiliklerin çatısı altında dolandırıcılık yapılması (borçlu şirket adına işlemler yapılması ve fakat bu şirketin içi boşaltılarak başka bir şirket adına malvarlığı edinilmesi),

 5. İki şirketin faaliyet alanlarının ve müşteri çevrelerinin aynı olması,

6. İki şirketin çalışanlarının önemli ölçüde aynı olması,

 7. Şirket yöneticilerinin aynı olması,

 8. Ortaklar arasındaki akrabalık ilişkisi,

9. Borçlu şirket temsilcisi ile davalı şirket temsilcisinin baba oğul olması,

10. Şirketler arasındaki iktisadi bütünlük,

11. Haciz mahalline gidildiğine borçlu şirket temsilcisinin kasada otururken görülmesi,

12. Borçlu şirketin levhasının haciz adresinin girişinde bulunması,

13. Tüzel kişi ile ortakların alanlarının, organizasyon ve malvarlıkların birbirine karışması, ,

14. Yetersiz sermaye ve özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli olarak üçüncü kişileri zarara uğratması,

15. Şirketler arasında muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması.

Bu hususlardan sadece birkaçının bile var olması Yargıtay tarafından devreden ve devredilen şirketler arasında organik bağ varlığı şeklinde yorumlanmıştır . İş bu sayılan organik bağın varlığına karine teşkil eden özelliklerin

2.maddesi ; Borçlu şirket ile davalı şirket arasında devir ilişkisinin olması,(mevcut durumda davalı şirketler arasında bir devir ilişkisi bulunmaktadır.)

5.maddesi ; İki şirketin faaliyet alanlarının ve müşteri çevrelerinin aynı olması,(Davalı her iki şirkette gıda satışı yani perakende market işletmesi üzerine kuruludur)

6.maddesi ;   İki şirketin çalışanlarının önemli ölçüde aynı olması,(Gerek müvekkilim gerek derdest olan diğer davalardan da anlaşılacağı üzere işçiler davalı Makro Marketten ayrıldıktan sonra Taze Gıda da devam etmiştir.

13.maddesi ;  Tüzel kişi ile ortakların alanlarının, organizasyon ve malvarlıkların birbirine karışması(Şirketlerin aynı mağazaları ortak kullanım alanı olarak belirlemesi)

14.maddesi;  Yetersiz sermaye ve özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli olarak üçüncü kişileri zarara uğratması,(Doktrinde ve Yargıtay kararlarında içi boş(paravan) şirket olarak adlandırılan şirketin olması ve davalı Taze Gıdanın tüm bu özellikleri karşılaması)

 ilgili dava dosyasındaki davalı …………………………açısından varlığı muhakkaktır; diğer nedenlerin varlığına gerek kalmaksızın bu maddelerin varlığı davalı şirketler arası organik bağ hipotezini kanıtlamaya fazlasıyla yettiği kanaatindeyiz. Diğer maddelerin varlığı hususunda inceleme takdiri sayın mahkemenizdedir ancak tekraren belirtmek gerekir ki zaten var olan deliller davalı şirkeler arasındaki organik bağı açık bir şekilde göstermektedir.

SONUÇ VE İSTEM

Gerek ilgili yerel mahkeme kararları……………………………..gerek Yargıtayın organik bağın varlığı konusunda gözettiği hususlar ve bu konudaki örnek Yargıtay kararları ışığında davalı şirketler ………………………..nın bilirkişi raporunun bir KÜL halinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. İş bu nedenlerle  ek bilirkişi raporunu kabul etmemekle beraber “Usul Ekonomisi gereği” mahkemeniz tarafından yaptırılan ilk bilirkişi raporunun göz önüne alınmasını sayın mahkemenizden talep ederiz.

Dilekçemizde var olduğundan bahsettiğimiz Yargıtay kararları;

“Davalı şirketler arasında işyeri devri (işçiler, araçlar, demirbaş ve makinalar vb. devredilip devredilmediği), işçi devri, geçici iş ilişkisi vb. gibi bir ilişki veya davacının tüm davalı şirketlerce birlikte istihdamı yahut tüzel kişilik perdesinin aralanması amacıyla hareket edildiği gibi olguların varlığı yani şirketler arasında organik bağ bulunduğunun kabulü gerektiği …”[1].

“Bozma öncesi dinlenen tanık beyanları ve bozma sonrası yapılan araştırma sonucu gelen Sosyal Güvenlik Kurumu ve Ticaret Sicil kayıtlarına göre davacının ilk çalıştığı … Restoran şirketinin 2008-2009 yıllarındaki tescilli adresi ile ikinci çalıştığı … Su Ürünleri şirketinin sonradan taşındığı adresin aynı olmasının yanında bu iki şirketin bir kısım ortaklarının aynı bir kısım ortaklarının ise soy ismi aynı olan kişiler olduğu, her iki şirket arasında organik bağ ve işyeri devri bulunduğu, davacının ikinci çalıştığı … Su Ürünleri şirketi işyerinden ayrıldıktan sonra aynı adreste ve faaliyet konusu değişmeyen işyerinde davalı şirket işçisi olarak çalışmaya devam ettiği ve işyeri devri bulunduğu anlaşıldığından, her üç şirket işyerinde geçen tüm çalışma süresi üzerinden talep talep konusu alacaklar hesaplanarak hüküm altına alınması gerekir iken yazılı şekilde verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir[2].

“Davalı şirketin, dava dışı işverenler bünyesinde geçen çalışmalardan sorumlu tutulabilmesi için bu şirket ve/veya şahıslar arasında işyeri devri, işçi devri, geçici iş ilişkisi vb gibi bir ilişki veya davacının her iki işverence birlikte istihdamı yahut tüzel kişilik perdesinin aralanması amacıyla hareket edildiğinin, böylece aralarında organik bağ bulunduğunun kabulü gerekmektedir”[3].

“Olayda, davalıların ticaret siciline tescil edilmiş olan şirket faaliyet konularının, kaza tarihindeki şirket adreslerinin aynı olduğu gibi, şirket yetkililerinin ise aynı ailenin üyeleri olduğu bu yönle şirketler arasında organik bağ bulunduğu gözetilerek belirtilen davalı şirketlerin de tazminatlardan sorumlu tutulması gerekirken bu davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi hatalıdır”[4].

“… Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır. Organik bağ veya faaliyeti farklı olsa bile birlikte istihdam da tüm işverenlere hizmet veren işçiler ile geçişleri yapılan işçiler yönünden iş kolunun aynı olmasına gerek yoktur”[5].

“Davalı şirketin … Şubesine ait personel listeleri ve SGK hizmet dökümleri sunulmamış olsa da ticaret sicil kayıtlarından faaliyet konusunun diğerleri ile aynı olduğunun tespit edildiği, davacı işyeri, sahip olduğu her iki işyerinin (merkez bina işyeri ve gemi personelinin işyeri), ticaret sicil kayıtlarındaki ana faaliyet konularının ve yönetim kurulunun aynı olması, şirketler arası organik bağ olması nedeniyle, işletme statüsünde değerlendirilerek;… ”[6].

“… Somut olayda, davalıların ticaret siciline tescil edilmiş olan şirket faaliyet konularının, kaza tarihindeki şirket adreslerinin aynı olduğu gibi, şirket yetkililerinin ise aynı ailenin üyeleri olduğu bu yönle şirketler arasında organik bağ bulunduğu gözetilerek davalılardan … ile … İnş Nak Gıda Yemek Ve Sebze Meyve Paz …’in de tazminatlardan sorumlu tutulması gerekirken bu davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur”[7].

“… Gıda ve İçecek Mamülleri San. Ve Tic. A.Ş. ile dava dışı … Gıda ve İçecek Mamul. San. ve Tic. A.Ş.’nin ortaklarının bir kısmının aynı olduğu, başlangıçta aynı adreste faaliyet gösterdikleri, davacının bir kısım uçak biletleri, bazı kargo masraflarının … Gıda ve İçecek Mamul. San. ve Tic. A.Ş. tarafından ödendiği ve dosya kapsamından davalı … Gıda Ve İçecek Mamülleri San. Ve Tic. A.Ş. ile dava dışı … Gıda ve İçecek Mamul. San. ve Tic .A.Ş. arasında organik bağ olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle iş güvencesi kapsamı açısından 30 işçi sayısında her iki işveren çalışanlarının toplam sayısına bakılmalıdır. Davanın sadece … Gıda ve İçecek Mamülleri San. Ve Tic. A.Ş. aleyhine açılmış olması organik bağ kapsamındaki işyerlerinde çalışan sayısının toplanarak sonuca gidilmesine engel oluşturmaz”[8].

“… davalı şirket ile … Tanı şirketi arasında tıbbi cihazlarının finansal kiralama yoluyla devir alınmış olmasına ve ayrıca gazete ilanında yer alan ifadelere işaret ederek her iki şirket arasında fiili ve organik bir bağın bulunduğu ve emsal dosyadaki davacı talebinin kabulüne karar verilip, verilen hükmün de Yargıtay’ca onanmış olduğunun belirtilmesi karşısında her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu ve davacının kıdem tazminatı alacağından müteselsilen sorumlu oldukları, davacı tarafından açılan ilk davanın da … Tanı şirketine karşı olup burada da davacının talebinin kabul edilmesi karşısında ayrıca bu konularda yeniden yargılama yapmanın dosyaya bir katkı sağlamayacağı anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir”[9].

“Mahkemece, dava konusu haciz sırasında hazır bulunan … isimli çalışanın daha önce borçlunun da çalışanı olduğu, bilgisayar kaydında … isimli iş yerinin reklamı bulunduğunun tespit edildiği, borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ olduğu, borçlu ile üçüncü kişinin aynı alanda faaliyet gösterdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir”[10].

“… haciz adresinin yan tarafındaki depoda yapılan evrak araştırmasında borçlu şirket adına gönderilmiş kolilerin görüldüğü, haciz adresinde yapılan evrak araştırmasında ise borçlu şirket ve yetkilisinin isminin geçtiği güncel tarihli evrakların bulunduğu, delil olarak gösterilen bu takip dosyasına ilişkin olarak üçüncü kişi vekilince istihkak iddiası öne sürülür iken borçlu şirket ile üçüncü kişi şirketin hiç bir ilgisinin bulunmadığının, adresin boş olarak kiralandığının ve borçlu şirketin bu adreste faaliyet göstermediğinin beyan edildiği, … İİK’nin 97/a maddesinde düzenlenen karinenin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, ispat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip davacı üçüncü kişinin, karinenin aksini güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla, bu koşullarda, istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü gerekir. Bu nedenlerle Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir”[11].

“Diğer davalılar vekili, yetki ve husumet itirazlarında bulunarak olayda İİK.’nun 277. vd maddelerindeki dava şartlarının gerçekleşmediğini, bu minvalde davalı …’ın davacıya gerçek bir borcunun bulunmadığını, geçici ya da kesin aciz belgesinin bulunmadığını, borçluların adreslerinde fiili hacizler yapılmadığını, başkaca taşınmazlara hacizler konulduğunu, icra dosyasında dört borçlu bulunmasına rağmen tek bir fiili haciz işlemi için gidildiğini, davaya konu tasarrufların borcun doğumundan önce yapıldığını, davacı ile borçlu şirket ve borçlu şahıslar arasında sıkı bir ticari ilişki ve organik bağ olduğunu, tüzel kişilik perdesinin aralanması ile aynı kişilik olduklarının anlaşılacağını, davacının tek amacının davalı şirketin piyasada büyümesi ile değerlenen hisseleri ele geçirerek haksız menfaat elde etmek olduğunu, olayda İİK.’nun 278, 279 ve 280. maddelerindeki süre ve ivazsız tasarruf şartlarının gerçekleşmediğini, BK.’nın 18. maddesine dayanılmasının da öz itibariyle çelişkili olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemişlerdir”[12].

[1] T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2016/16492 K. 2019/13959 T. 25.6.2019.

[2] T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2019/4402 K. 2019/13939 T. 25.6.2019.

[3] T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2016/20865 K. 2019/18434 T. 8.10.2019.

[4] T.C. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2018/4161 K. 2019/5878 T. 8.10.2019.

[5] T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2019/1964 K. 2019/15330 T. 9.9.2019.

[6] T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2019/6023 K. 2019/17194 T. 2.10.2019.

[7] T.C. YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ E. 2018/4161 K. 2019/5878 T. 8.10.2019.

[8] T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2019/734 K. 2019/13930 T. 21.6.2019.

[9] T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2019/5672 K. 2019/15582 T. 11.9.2019.

[10] T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2016/10373 K. 2019/7259 T. 10.9.2019.

[11] T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2016/11468 K. 2019/5813 T. 12.6.2019.[12] T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2016/12108 K. 2019/7572 T. 13.6.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mesajlaşmaya Geç
Bize Ulaşmak İçin Tıklayın!
Merhaba, nasıl yardımcı olabiliriz?