DOLANDIRICILIK SUÇU
Dolandırıcılık suçu Türk Ceza Kanununun “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş bir suç tipidir.
Suçun hukuki konusu düzenlendiği başlıktan da anlaşılabileceği üzere malvarlığına ait herhangi bir değerdir. Suçun faili herkes olabilmektedir bu bağlamda kanun özel bir fail tanımlaması yapmamıştır. Suçun mağduru gerçek kişiler olabilirken tüzel kişiler bu suç bakımından ancak suçtan zarar gören olabilmektedir.
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 157. Maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır;
“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.”
İlgili maddeden de açıkça anlaşıldığı üzere tipe uygun hareketin varlığı için; hileli hareketlerle bir kimseyi aldatmak ve bundan bir yarar elde etmiş olmak gerekmektedir. Dolandırıcılık suçu ihmali veya icrai hareketle işlenebilmektedir.Hilenin şeklinin önemli olmaması hasebiylede bu suçun seçimlilik hareketli bir suç olduğu söylenebilir.
Ağırlatıcı Sebepler (Nitelikli Dolandırıcılık)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 158. Maddesinde dolandırıcılık suçunun ağırlaştırıcı nedenleri sayılmıştır;
“Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. (2)
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.”
Hafifletici Sebepler
Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde,şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
YARGITAY KARARLARI
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN KAMU YARARINA ÇALIŞAN HAYIR KURUMLARININ ZARARINA İŞLENMESİ MADDE KAPSAMINDA DEĞİLDİR
YARGITAY
15.CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2012/8123
Karar Numarası: 2014/1444
Karar Tarihi: 29.01.2014
ÖZETİ: Sanığa ait şirketin 08.06.2005 tarihinde tescil edildiği Ticaret Odası tarafından şirket çalışanları ve ortaklarının açık adres ve kimlik bilgilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’nu bildirildiği, Vergi Dairesinin yazısında şirketin vergi kayıtlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre sanıktan alınmasının mümkün bulunduğu, Kurumun kendisine bildirilen işyerlerini denetleme yetkisinin bulunduğu gözetildiğinde dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için,eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanığa ait Gaziantep’te faaliyet gösteren A. D. İnşaat Orman Ltd. Şirketi olduğu, bu şirketin Orman Ürünleri ve Hızarcılık adlı işyeri bulunduğu, SGK’ya sanık tarafından bu işyerinin faal olduğu ve çalışan işçiler olduğu yazıyla (sigortalı işe giriş bildirgesi) bildirilmesine rağmen primlerinin ödenmediğinin tespiti üzerine; kurum tarafından yapılan denetimlerde işyerinin faaliyette olmadığının ve bildirilen işçilerin fiilen çalışmadıklarının tespit edildiği, sanığın kuruma bağlı olan hastanelerden çalışmadığı halde ücretsiz yararlandığı, ücretsiz yararlanmış olduğu 63,40 TL parayı hakkında kovuşturma işlemi başlandıktan sonra etkin pişmanlık göstererek katılan kuruma ödediği olayda; suça konu şirketin hayali bir şirket olmadığı Gaziantep Ticaret Sicil Memurluğu’nun 30.11.2006 tarihli yazı cevabına göre; sanığa ait şirketin 08.06.2005 tarihinde tescil edildiği Ticaret Odası tarafından şirket çalışanları ve ortaklarının açık adres ve kimlik bilgilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’nu bildirildiği, Vergi Dairesinin yazısında şirketin vergi kayıtlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre sanıktan alınmasının mümkün bulunduğu, Kurumun kendisine bildirilen işyerlerini denetleme yetkisinin bulunduğu gözetildiğinde dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi
ORANTILILIK İLKESİ
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas Numarası: 2012/15-116
Karar Numarası: 2012/191
Karar Tarihi: 15.05.2012
ÖZETİ: Yerel mahkemece temel ceza belirlenirken, “sanığın suçu işleyiş biçimi, sanığın kastının yüksek yoğunluğu, sanığın amacı” şeklinde kullanılan alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi TCY anlamında yasal, yeterli ve dosya içeriğine uygundur. Yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan, sanığı birebir gözlemleyen yerel mahkemece, alt sınırı 1 yıl üst sınırı ise 5 yıl olan dolandırıcılık suçunda temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 3 yıl olarak tayin ve takdir edilmesinde isabetsizlik bulunmamakta olup, bu uygulama 5237 sayılı TCY’nda düzenlenen “orantılılık” ilkesine de aykırılık oluşturmamaktadır. Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanmasına verilmelidir.
KARŞILIKSIZ ÇEK VE BONO VERMEK
BANKERLİK
FAİZLE BORÇ PARA ALMAK
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas Numarası: 1981/6-472
Karar Numarası: 1982/60
Karar Tarihi: 22.02.1982
Sanık, Ankara Altındağ Caddesinde Halı ve Mobilye Mağazası sahibi olup, çevrede güvenilir bir tüccar görünümündedir. Bundan da yararlanarak ve haksız kazanç elde etmek için mevduat sahipleri üzerinde güvence sağlamak, inandırmak ve cazip göstermek amacıyla ( aylık faizleri kambiyo senetleriyle, ana parayı da çekle ödemek koşuluyla ve ayda % 8, yılda % 96 faiz karşılğı para toplayacağı ) duyurusunda bulunmuş ve halktan para toplamıştır. Buna inanan müşteki de; “Param çek güvencesi altındadır” düşüncesiyle aylık % 8 faizle sanığa 100.000 lira yatırmış ve ondan aylık faizler için bono, ana para için de Pamukbank Altındağ Şubesi’ndeki 215225 numaralı hesaptan ödenmek koşuluyla 100.000 liralık çek almıştır. Sanığın bu inandırıcı ve kandırıcı yöntemle müştekiden ve diğer mevduat sahiplerinden topladığı paraların bir bölümünü aylık faiz adı altında kendilerine iade edip böylece para akımını sağladıktan sonra aylık ödemeyi kestiği, bunu gören çek müstefitlerinin bankaya başvurup, çeklerinin karşılığını tahsil yoluna gittikleri ve fakat gerek çekin keşide edildiği tarihte ve gerekse bankaya ibraz tarihinde çek karşılıklarının mevcut olmadığını ve bu suretle dolandırıldıklarını anlayarak C.Savcılığına başvurdukları ve yapılan soruşturma sırasında sanığın dolandırıcılık suçundan tutuklanarak hakkında birçok dava açıldığı, sanığın tutuklanmış olduğunu öğrenen müştekinin de muhatap bankaya başvurarak çek karşılığının mevcut olmadığını öğrenmesi üzerine dolandırıldığından bahs ile C.Savcılığına şikayette bulunduğu dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Böyle olunca sanığın eyleminde dolandırıcılık suçunun maddi ve manevi ögelerinin oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Şöyle ki; sanık büyük sermayeyi gerektiren halı ve mobilya mağazasını açarak çevrede kuvvetli maddi olanaklara sahip bir tüccar görünümü verdikten sonra, müştekiye : ( Parana ayda % 8 oranında faiz vereceğim. Aylık faizler için bono, ana para için de çek vereceğim. Gerektiğinde bankaya ibraz eder paranı alırsın ) diye söyleyerek Pamukbank Şubesi’ndeki 215225 numaralı hesaptan ödenmek üzere bir çek düzenlemiş ve müşteki de ticari hayatta kullanılan ve emin bir ödeme vasıtası olan çek güvencesine ve sanığın aldatıcı beyanlarına kanarak parasını sanığa teslim etmiştir.
Halbuki, Pamukbank Altındağ Şubesi’nden alınan 6.3.1981 gün ve 28 numaralı cevabi yazıya ek hesap cetvelinde, 1979 yılından devir ile birlikte 7.8.1980 gününe kadar olan sürede sanığın hiçbir zaman bankada 100.000 liralık mevcudu olmadığı ve keşide tarihinde banka mevcudunun 4.058 liradan ibaret bulunduğu tespit edilmiştir.
Görülüyor ki sanık, müştekiyi kandırmış ve onun 100.000 liralık zararına sebebiyet vererek kendisine haksız menfaat sağlamıştır.
O halde dolandırıcılık suçu bütün ögeleriyle oluşmuştur.
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN BİLİŞİM SİSTEMLERİNİN BANKA VEYA KREDİ KURUMLARININ ARAÇ OLARAK KULLANILMASI SURETİYLE İŞLENMESİ BU SUÇUN BİR NİTELİKLİ UNSURU OLARAK KABUL EDİLMİŞTİR
YARGITAY
15.CEZA DAİRESİ
Esas Numarası: 2012/12995
Karar Numarası: 2014/5589
Karar Tarihi: 26.03.2014
ÖZETİ: Şikayetçilerin banka havalesi yoluyla sanığa 500,00 TL para gönderdikleri ancak parayı alan sanığa bir daha ulaşamadıkları olayda, bankanın münhasıran ödeme aracı olup, şikayetçilerin aldatılmasında herhangi bir etkisinin bulunmadığı cihetle, eylemin 5237 sayılı TCK’da düzenlenen “basit dolandırıcılık” suçunu teşkil ettiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde “nitelikli dolandırıcılık” suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi ve sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde zararının giderildiğini ve şikayetçilerin bu nedenle şikayetlerinden vazgeçtiklerini belirtmesi karşısında, şikayetçilerin beyanlarına başvurularak zararın giderilip giderilmediği hususunun kesin olarak saptanıp, sonucuna göre sanık düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya uygun görülmemiştir
KAYNAKÇA
Veli Özer ÖZBEK (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler,Malvarlığına Karşı Suçlar, 694-718 S.)
Legalbank Yargıtay Kararları